top of page

KÖLELİĞİN EN ÇİRKİN YÜZÜ PORNOGRAFİ

İşimiz insan olunca bireylerden, bireylerin doğumdan ölüme kadar döngüleri, eğilimleri, eğilimlerinin altında yatan nedenler, bireylerden oluşan aileler, ailelerden oluşan toplumlar ve tüm bunların bileşiminden oluşan sorunlar ilgi alanımıza dahil oluyor. Bir çok insan ile özellikle de kadınlarla, yaşamlarında sorunlara yol açan konuları konuşuyoruz. İnsanın bilinç seviyesi ve bilincin şekillenmesinde temel unsurların doğru anlaşılması ile oluşacak farkındalığın toplumumuz için en temel gereksinim olduğunu bildiğim için sıklıkla problemi değil çözümü vurgulamaya çalışıyor olsam da zaman zaman probleme değinmekte gerekiyor. Bu yazımda bir tabuyu irdeleyerek toplum farkındalığına olumlu bir katkıda bulunmayı amaçlıyorum. Umarım faydalı olur.


Öncelikle çeşitli kaynaklardan özetle tanımı irdelemek istiyorum.


Porno, eski yunancadan gelir ve genel olarak kadın seks kölesi anlamına gelmektedir. Para almadan hizmet eden, kullanılan, toplumsal statüsü düşük kadınlar için kullanılan bir terimdir. Pornografi ise bu kadınlara yapılan cinsel istismar ve davranışların sergilendiği içeriklerin tamamını kapsar. Bu serginin hitap ettiği kesim ''voyörizm'' eğiliminde olan insanlardır. Voyörizm, yani dikizcilik! Pornografi, insanın cinselliğinin bilinçli olarak yaşamsal bütünlükten koparıp salt düşük bir seviyede bir sektör olarak kullanılarak dikizci kesimin hastalıklı duyguları üzerinden dünyanın en büyük servetini kazandıran bir alandır. Öte yandan bu görüntülerin zihinlere kazınarak toplumda insan ilişkileri kalitesini düşüren, insani duygulardan uzaklaştıran, sağlam zihinleri kirleten ve böylece gün be gün cinsel saldırı suçlarını da artıran, aileleri dağıtan, genç çocukları tuzaklara düşüren, işi gücü olan insanları batıran çok geniş zarar sinsilesine sahip büyük bir yara, büyük bir sorundur.


Zaman içerisinde görüntüleme tekniğinin gelişmesi ile birlikte yavaş yavaş insanlar arasında etik duvarlar yıkılmaya başlamış ve nihayet insan toplum ve aile yapısının mahremiyetini aşmış hatta güncel yaşamın içerisinde büyük bir sorun olarak yerleşmiştir. Öncelikle resim kareleri olarak başlamış daha sonra fotoğraf, sinema, video kasetleri ve nihayet internetin yaygınlaşması ile birlikte tamamen güncel yaşamın içerisine yerleşmiştir. Önceleri yalnızca bazı yapımcıların elinde bir sektör halinde bulunurken, internetin yaygınlaşması ile birlikte amatör çekimler de elden ele dolaşmaya başlamıştır.


2006 yılında yapılan bir araştırmaya göre pornografi izleyicilerin %72'si erkek ve %28'i kadınlardan oluşuyor. Yaş gruplamasına gelindiğinde durum biraz daha karmaşıklaşıyor. Görüntülerin yayılması ile birlikte henüz ruhsal olgunluklarını, cinsel kimliklerinin özelliklerini tanımlayamayacak yaşta çocuklar arasında mastürbasyonun yaygınlaşması ile birlikte ortaya çıkan sonuçlar oldukça düşündürücü. 2005 yılında yapılan bir araştırmada 15 yaş civarında erkek çocukların %60'ı ve kız çocukların %9'u düzenli olarak pornografi izliyorlar. 2009 yılında 15 yaşında erkek çocukların %85'i ve kız çocukların %71'i en az bir kez pornografi izlemiş oluyorlar. Pornografi ile tanışma yaş ortalaması ise giderek düşüyor.

Toplumun giderek bozulan yapısının altında yatan etkenleri görmezden gelen sektörün kazançlıları ise ellerinden gelen her argümanı pornografiyi olumlu göstermek için kullanıyor. Örneğin erotik basın patronlarından Tobias Huch tarafından araştırma için görevlendirilen (!) cinsellik bilim adamı (artık ne demekse) Kurt Starke, cinselliğin bu kadar iblisleştirilmesinin gençler üzerinde daha olumsuz etkilerinin olacağını savunuyor! Oysa burada söz konusu olan şey cinsiyet değil, cinsiyetin metalaştırılması, seks köleliği ve dikizcilikten köken alan bir sektörün, hayatın doğal akışına müsade etmeyerek bütünlükten koparılmış bir cinsel yaşam algısının toplum üzerindeki yıkıcı etkileridir. Cinsel gelişim kökenini dikizcilik ve kölelik kavramlarının yok sayılarak pornografi üzerinden değil, psikoseksüel etkileşimlerinden alması gerekir ve bu noktada bireylerin, ailelerin, toplumların karmaşık yapısı dikkate alınarak değerlendirilmelidir.


Bu şekilde salt cinselliğin öne çıkarılması, üstelik bunun kölelik ve dikizcilik temelinden gelen yapısının geliştirilmesi, meşrulaştırılması ve yayılmasının etkilerinin olumlu olmayacağı net olarak görülebilmektedir. 2006 yılında medya-bilim insanları Robert Wosnitzer, Erica Scharrer ve Ana Bridges bir çalışma grubu ile en yaygın porno filmlerinin içeriğindeki şiddet, aşağılanma ve cinsel davranışları incelediler. Önceki araştırmalara kıyasla cinsel şiddet konusunda belirgin bir artış tespit ettiler. İncelenen sahnelerin tamamında %88.2 oranda fiziksel şiddet bulunuyordu, bunlar arasında en fazla olanlar sırası ile Spanking (popoya şaplak atmak %35,7), Gagging (boğmak %27,7) ve slapping (tokat atmak 14,9) olarak tespit edildi.


Verbal (sözel) agresyon ise özellikle küfür ve hakaretlerden oluşuyordu ve incelenen sahnelerin %48'ini teşkil ediyordu. Sözel ve fiziksel şiddetin neredeyse tamamı kadınlara yönelikti! Olayların %4'ünde kurbanlar erkekti ve kadınlar tarafından şiddet görüyorlardı, %0,6 oranda erkekler erkekler tarafından şiddet görüyorlardı. Bu şiddet tavırları karşısında kurbanların %95,2'si nötr yani tepkisiz kalıyorlar veya bundan keyif aldıklarını belirtiyorlardı, tepki gösterenlerin çoğunluğu ise erkeklerden oluşuyordu. Öğrenilmiş davranışlar teorisi ise agresyona karşı sergilenen bu pozitif reaksiyonun izleyicilerde bu davranışların kabulüne ve normalleşmesine yol açabileceğini söylüyor.


Sonuç olarak tüm araştırmalar toparlandığında, uygulanan cinsel praktiklerin içeriği de dikkatle incelendiğinde, içeriğin kadınları aşağılayıcı ve köle olarak gören ve bu algı çerçevesinde devam ettirilen bir tutum olduğu neticesine varılmış oldu.


Cinsel suçlarda artış ve porgnografi bağlantısı üzerinde duran araştırmalarda ise varılan sonuç kültürel yapının kadına bakış açısı üzerinde şekillendiği yönünde olmuş ve kültürel algının kadını aşağıladığı bölgelerde cinsel içerikli suçlarda ve kadına yönelik şiddet olaylarında artış gözlemlenmiştir. Kadını aşağılayan toplumlar içerisinde bu eğilimleri göstermeyen insanların varlığı ise bireysel faktör ve özelliklerin farkındaki önem vurgulanmıştır.


Sonraki yazımda konunun insani, ahlaki, sosyal ve etik incelemelerini yapmaya çalışacağım.



Tanıtılan Yazılar
Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page