Başlık sizlere çok garip gelmiş olabilir, Demokrasi ile ne alakası olduğunu düşünüyor olabilirsiniz açıklayacağım. 19. yüzyılın ilk yarısında İspanya bağımsızlığını ilan etmişti, Meksika'da yetkililer, kuzeydeki eyaletleri olan Teksas'ın topraklarını değerlendirmek adına orada bir tampon bölge oluşturmak istediler ve Amerikalı çiftçileri ve besicileri bölgeye yerleşmeye teşvik ettiler, sonra bazı sorunlar neticesinde tekrar vazgeçtiklerinde göçmenlerle ilgili sorunlar oldu ve

Kendi içinize bakmak mı istemiyorsunuz? Yaşamınızdaki gerçekleri görmek mi istemiyorsunuz? görmezden mi geliyorsunuz? Gözlerinizin size bunu yansıtacağı günü bekleyin! Kendi iç sesinizi duymak mı istemiyorsunuz? istemediğiniz bir çok şeyi işitiyor fakat duymazdan mı geliyorsunuz? Kulaklarınızın size bunu yansıtacağı günü bekleyin! Size biri gelip, gözünü, kulağını, elini, omurlarından bazılarını, organlarını bana ver dese ve karşılığında çok cazip bir ücret sunsa ne yapardını

65 yaşında bir kadın, bir kaç günlüğüne gelmiş Antalya'ya, korku ve kuşku dolu, bu nedenle beni görmek istiyor, tanımak, emin olmak istiyor. Normal şartlarda bunu yapamam. Tüm çabamı seferber ettim ve bulunduğu yerde bir parkta buluştuk. Kardeşlerinin durumu da aynı imiş. Oturduk, çayımızı yudumlarken anlatmaya başladı: ailemiz bize sadece dürüst olmayı öğretti, çok ama çok baskı vardı üzerimizde, dünyayı tanıtmadılar, hayata hazırlamadılar, sonra yaşlarımız gelip yaşama atıl

Beyin, ister kesin bir mantık dizini ile çalışıyor olun, ister olmayın, sürekli olarak tahmini olasılık hesapları yapar. Yani önceden öğretilenler/öğrenilenler, varsayımlar/kanaatler = değişen/ genellikle de değişmeyen veriler/deneyimler üzerinden hesap yapar! Siz dünyayı nasıl algılıyorsanız dünya sizin için öyledir ''ne gaygısız'' ''çok kasvetli'' ''hiç bir şey umurunda değil'' ''çok kafaya takıyor'' ''çok neşeli'' Bir yandan sizin karşınızdaki kişiyi algılama şekliniz var

Tüm dünyada doktorların ve eczacıların çoğunluğu isyan etse Tüm dünyada öğretmenlerin çoğunluğu isyan etse Tüm dünyada insanların çoğunluğu isyan etse Ne olurdu biliyor musunuz? başta ilaç şirketleri olmak üzere tüm sistem kısa sürede çöker, yerine yine bir gücün hakimiyetinde başka bir kölelik sistemi kurulmaz, özgür ve güzel bir dünya sistemi oluşurdu. Bi dakika! Öyle mi olurdu gerçekten? Olurdu tabi ama burada bir paradox var dünyanın istenilen mecraya doğru sürüklenebilme

İnsanların boş sloganlarla kendi yaşamlarını tuhaf insanların ellerine teslim etmesinin otomasyon formatına hoş geldiniz. Taht, liderlik, hükümdarlık artık bir tutkuydu, en zengin olmak, en geçerli olmak, en güçlü, en heybetli EN EN EN ... Sultan III. Mehmet 19 kardeşini öldürüyor. Ama böyle de olmaz ki, Sultan ölünce yerine kim geçecek, bir oğul da yoksa bu epey bir sorun olabilirdi. Eh o halde bozuk düzeni kurduk, bozuk gitti, bozuk olduğunu görünce daha bozuk çözümler de ü

Tarih boyunca insanlar yine yine ve yine benzer hataları yapmış ve tek bir kişinin hükümlerine boyun eğmiştir. Bu kişiler şüphesiz ahlaki üstünlükleri, mental yetileri, ruhsal olgunlukları gibi özellikleri nedeni ile tahta oturmamışlardı! Onlara övgüler dizmekten başka çare mi vardı sizce? Hani demiştim ya, tarımın muhtemelen zengin fakir ayrımını yaratmış olduğunu. E tabi daha varlıklı ailelerin yanında mutlaka bazı yalakalar da bulunması gerekirdi değil mi? Yerleşik yaşam,

İngiliz sömürgecileri, Nil nehrinde yaşayan levrekleri Victoria gölüne salarak zaten balık kaynayan Victoria gölünde bazı ufak, yeterince kâr getirmeyen balıkları yok ederek, DAHA devasa balıklar yetiştirerek DAHA devasa kâr elde etmeyi planladılar ve bu planlarını 1954 yılında gerçekleştirdiler. Levrekler diğer türleri yediler ve tükettiler. Balıkçılık endüstrisinin değeri %500 arttı, aynı zamanda 500 balık türünün nesli tükendi! (ne kâr ama, kelebek etkisi keşke kafalarına

HAYVANLARI EVCİLLEŞTİRMEK, ONLARI KÂR AMAÇLI ÇOĞALTMAK İÇİN DOĞA TAHRİBATI VE SONUÇLARINA BİR ÖRNEK Göçebelikten yerleşik hayata geçti insan, tarımı keşfetmişti ama yetmezdi avlanmadan protein tüketmekte gerekirdi, o halde hayvancılık çok çekici duruyordu. Fakat dengeyi bozmanın bedeli her zaman için ağır olmuştur. Basit bir örnek vermek gerekirse: Avustralya kolonisine katılmış olan Thomas Austin (1859), Victoria yakındalarında 29.000 dönümlük bir alanda koyun besliyordu. Ya

Bir zamanlar insanlar yiyeceklerinin peşinde geziyorlardı, mevsime göre yer değiştirerek yaşıyorlar, ne bulurlarsa onunla yetinmek zorunda kalıyorlardı. Sürekli göçmek zorunda oldukları için elbette günümüzde ki kadar çok çocuk yapmak mümkün olmuyordu. Sonra yerleşik hayata geçtiler, tarımı keşfettiler ve daha fazla üretip, daha fazla da ürediler! Daha fazla insanı doyurmak için daha verimli tarım gerekirdi. Topraklarda doğal olarak büyüyen, bölge toprağı için sayısız fayda a