top of page

KİŞİLİĞİN SPİRİTÜALİTE VE DİN BAĞLANTISI

Tarih boyunca insan yaşamının temelini oluşturan iki büyük etkendir din ve spiritüalite. Bu nedenle psikoloji, kişilik özelliklerinde bu iki konunun karşılıklı etkileşimini anlamaya çalışmıştır.

Din ve spiritüalite üzerinde yapılan araştırma yeni olmamakla birlikte, din psikolojisi ve spiritüel psikolojinin ayrıldığı nokta henüz çok yenidir. Bu ayrımın amaçlarından biri de kişilik özellikleri ve spiritüel kanaat arasındaki bağlantıyı incelemektir.


Yaygın olarak kullanılan bir tanım, maneviyatın davranışımızı yönlendiren doğuştan gelen motivasyon olduğudur. Aynı zamanda daha geniş bir kişisel anlamlandırmanın da inşası olabilir. Yani, evrende bizden daha büyük bir şeyin varlığını bilmekle ilgili bir durumdur bu. Bu bağlamda psikologlar bunun bir kişilik faktörü olarak değerlendirilmesini tavsiye ediyorlar.


Din, benzer şekilde sosyal veya kurumsal bir gelenek tarafından açıkça belirlenen bir dizi inanç ve değer pratiğidir. Bunun ötesinde din, eğitim ve kültüre bağlı olarak algılanır ve şekillenir, böylece spiritüalite insanın dinsel eğilimlerini de etkiler.


KİŞİLİK


Kişiliği farklı sınıflara ayıran bir çok model bulunmasıyla birlikte araştırmalar kişiliği genel olarak ''kişiliğin beş modeli'' şeklinde sınıflandırıyor. Buna göre kişilik aşağıdaki maddelerin her hangi birinde derecelerle sınıflandırılabilir.


NEVROTİZM: Duygusal instabilite ve negatif duygulara eğilim ile ilgilidir.


EKSTRAVERSİYON (dışa-dönüklük): Başkaları ile iletişim ve etkileşim yatkınlığı.


DENEYİME AÇIKLIK: Entellektüel merak, hayal gücü ve estetik stabilite.


DOSTLUK: Sosyal bağlar kurmak, özgecil tutumlar ve başkalarına ilgi duymak.


SORUMLULUK: Amaç ve hedeflerde netlik, dürtü kontrolü yeteneği, görevleri organize şekilde yerine getirebilme becerisi.


***


SPİRİTÜALİTE VE KİŞİLİK


Yukarıda ifade ettiğim gibi spiritüalite, bizden daha büyük biri olduğuna dair bir inanç ve doğuştan gelen bir motivasyondur.


Bazı araştırmalarda spiritüalite örneğin dışa dönüklük, açık yüreklilik ve dostluk gibi beş kişilik faktörü ile ilişkilendirilir.


Bununla birlikte, diğer yazarlar, spiritüalitenin diğer insanların dahil etmediği nüanslara (basitlik, mesafe veya yalnızlık) sahip olduğunu ve böylece altıncı kişilik faktörü olabileceğini savunuyorlar.


Var olan spiritüaliteden bağımsız olarak bir kişi davranış eğilimleri ve dünya görüşlerine sahiptir.


***


DİN VE KİŞİLİK


Dini eğilimler bir kişinin spiritüalitesini bağlama oturtur. Spiritüalitenin daha çok bir kişilik faktörü olduğu düşünüldüğünde, çoğu çalışma farklı kişilik özelliklerini dindarlıkla ilişkilendirir. Bu bağlamda, büyük bir dini spiritüalitenin daha az nevrotiklik ile ilişkili olduğuna dair işaretler var. Fakat çalışmaların %60'ı bağlantı olmadığı yönünde. Yine araştırmaların %40'ı gerçek manada dindar insanların daha fazla sorumluluk sahibi olduklarını gösterir nitelikte. Bir diğer ifade ile bu insanlar hedef belirlemek ve hedefleri planlı ve düzenli bir şekilde gerçekleştirmeye yatkınlık anlamına geliyor.


Araştırmacıların %87'si, gerçek manada dindar insanların daha dostane olduklarını tespit etmişler. Araştırmaların %42'si ise samimi dindarlığa sahip insanların açık yüreklilik ve meraklılık arasında olumlu bir bağlantı kurmuştur.


Bazı araştırmacılar ise yoğun dinsel eğilimleri olan insanların dar kafalılığa yatkın olduklarına vurgu yapmışlar ve spiritüalitenin dindarlıktan farklı bir şey olduğunu savunmuşlardır.


***


SPİRİTÜALİTE VE KİŞİLİK ARASINDAKİ İLİŞKİ


Bir araştırma ise spiritüalite, dindarlık ve kişilik arasındaki ilişkiyi incelemiş, açıkyüreklilik hariç tüm kişilik faktörlerinin spiritüalitenin dereceleri ile bağlantılı olduğunu tespit etmiştir. Bu sonuç, nezaket ve sorumluluk gibi nitelikler açısından dikkat çekiciydi. Bununla birlikte, dini bir eğilim yalnızca bu son iki faktörle ilişkilendirildi.

Özellikle, dine yaklaşım ve varoluşsal sorulara cevap arama konusunda dinin daha çok nevrotiklik ve açıkyüreklilikle ilgisi olduğu görüldü, ancak inanç duygusu yani iman ve spiritüalite bu insanlarda oldukça düşüktü. Aynı şekilde dindar insanlarda dışa-dönüklük, dostluk ve bilinçli olmanın da düşük olduğu görüldü.

Dindar insanların bir dine yakın olmalarının temel nedeni olarak emniyet duygusu, sosyalleşme kaynağı olarak, kişiler ne kadar entellektüel arayıştan ve iman duygusundan yoksunlarsa o kadar fazla nevrotik oldukları da tespit edildi.


***


SPİRİTÜALİTE PSİKOLOJİNİN ÇOK ÖTESİNDEDİR


Spiritüalite ne din ile ne de psikoloji ile tanımlanabilecek bir olgu değildir. Spiritüel olmak için tanrıya inanmak şartı yoktur, yalnızca iyi insanlar, iyi vatandaşlar olmakla ilgili değildir, yaygın genel moral değerlere uyum sağlamakla, sosyal kurallara itaat etmekle değil, içselleştirilen etik değerler ve bu değerlerin yansıtılması ile ilgilidir.


Amacı ''psikolojik iyi hissetmek''ten öte bir şeydir. Bir depresyonu, bir korkuyu veya herhangi bir psikolojik problemi alt etmek ile ilgili değildir fakat içsel bir denge anlamına geldiği için psikolojik rahatsızlıkların oluşumunu engelleyen veya onlarla yüzleşerek tekrar dengeye gelmeyi sağlayabilen bir faktördür.

Spiritüalite bağımlılıkların tedavisi ile ilgili olarakta büyük bir rol oynamaktadır. Bağımlılıkların sonuçları ile karşılaşan insanlar tüm etik değerlerini ve değer yargılarını kaybeder ve hatta istedikleri uyuşturucuyu aldıklarında moral değerlerin tamamını yok sayabilirler. Bu nedenle bağımlılıkların tedavisinde yapılan çalışmalar tatmin edici sonuçlar vermemektedir. Şahsen bağımlılıklarla ilgili çalışmalarımı kısıtlı tutuyorum, çünkü bana genellikle bağımlının yakınları başvuruyorlar veya bağımlılar kolay bir yol arıyorlar. Yani etik bir anlayış geliştirmek, gerekli adımları atmak konusunda yetersizlik oluyor.


SPİRİTÜALİTE İÇSEL BİR MOTİVASYONDUR


Çalışmalarımda din mensubu olan insanların, spiritüel anlayışı olan insanlara kıyasla daha zor ve daha az olumlu sonuçlarına şahit oluyorum. Çoğu zaman din mensubu insanların, söylediğim spiritüel yasalardan, dinlerine aykırı olacağı endişesi ile uzak durmaya çalıştıklarına da şahit oluyorum. Bir çok olayda kişilerin ellerinde olmadan yaptıkları bazı takıntılı davranış ve sanrıların arkasından kendilerini günahkar, kötü ve affedilmeyecek olarak görmelerinin şifalanma yolunda en büyük engelleri olduğunu anlatmakta çok zorlanıyorum. Öz-deneyim, öz-saygı, öz-değer gibi konuların çoğu kez dinsel emir ve yasaklarda aranmasının, kişisel gelişim noktasında ne denli ağır bir darbe olduğunu anlatabilmek, bunu yaparken kişinin hassasiyetleri açısından korunması gereken o ince çizgiyi korumak hiç kolay olmuyor.


Mümkün olursa bu karmaşık konuyu bir başka yazımda ele almayı ümit ediyorum.





Tanıtılan Yazılar
Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page