top of page

DİNİ HİSTERİ VE SANRI

Daha önce kişilik ve spiritüalite bağlantısında bu konuya değineceğimi belirtmiştim. Elimden geldiği kadar kısa yazmaya çalışacağım.


Etimolojik olarak Yunanca 'hystéra' Rahim, ana rahmi anlamına gelmektedir. Görülmüş olan tüm psikiyatrik rahatsızlıkların en eskisi olarak kabul edilmektedir. Klasik olarak fiziksel bir sebebe dayandırılmamaktadır. Günümüzde ise histeri bir tür çatışma sorunu olarak biliniyor. ICD-9'a göre bunun adı ''histerik nevroz'' veya ''histerik kişilik bozukluğu'' ve ICD-10'a göre ''disosyatif bozukluk'' , ''konversiyon bozukluğu'' veya ''histriyonik kişilik bozukluğu''.


Dini histeri ise ICD-10'a göre 'dini içerikli disosyatif bozukluk' veya ICD-10'a göre


* Trans ve ele-geçirilmişlik durumları


* Sözde halüsinasyonlar (görsel ve işitsel, olmayanı görmek ve duymak gibi)


* Damgalamak (cehennemlikler, günahkarlar vs. gibi)


gibi dini içerikli disosyatif bozukluk olarak tanımlanıyor.


Sanrı ise Şizofreni, kişilik bozuklukları, bağımlılıklar gibi bir çok psikolojik rahatsızlıkta beliren bir semptomdur. Psikopatolojik olarak düşünsel bozukluklara dahildir.


Sanrı kriterleri şu şekilde sıralanabilir:


* Yanlışlık, bir şeyi tersine çevirmek, değiştirmek. Yanıltıcı yargı. Yabancı kanaat.

* Dışarıdan yüklenmiş anlam (anlam yükleme bilincinin üzerinde dışarıdan hüküm)

* Bencillik

* Düzeltilemezlik


Dini içerikli sanrı konularının işlevleri Pfeifer'e göre şöyle:


* Yaşanmışlıkların içselleştirilme şekli

''ben-bilincinin'' tehlikeli bozuklukları anlaşılır şekilde dönüştürülür.


* Büyük anlamlar yüklemek


* Kişilikteki uyumsuzlukların dışlanması, negatif/suç olabilecek şeylerin ''ego'' olarak tanımlanması veya kötü ruhlar tarafından ele geçirilmiş olmak tanımı ile sorumluluğun reddedilmesi.


Çoğu zaman bu motifler spiritüalite ile karıştırılsa da arada büyük fark vardır.


Örneğin


Dinlerin kurucuları, önderleri, öğretmenleri vardır. Spiritüalitede ise örnek alınacak mistikler vardır. Dinler dışarıdan gelen öğretidir ve dikte eder, spiritüalite kişinin kendi sorumluluğunu almasını gerektirir, bölünmeyi değil birlik olmayı, güven duymayı hedefler. Dinlerde emir ve yasaklar vardır, spiritüalitede etik kurallar bulunur. Dinler kapalı cemaatler oluşturur, spiritüalitede açıklık vardır. Örnekleri, bu konuyu anlamanın ve kabul etmenin ne kadar zor olduğunu bildiğim için detaylandırmıyorum.


Peki sağlıklı bir spiritüalite veya sağlıklı bir dini anlayış, sanrıdan nasıl ayrılır?


Sağlıklı bir anlayış dokunulabilir, üzerinde konuşulabilir, sanrıda ise patolojik bir eminlik vardır, dokunulmazdır.


Sağlıklı olanda temel güven vardır, yaratıca güce olan güven akıştadır ve iç huzuru verir. Patolojik olan duruşta ise güven olduğu söylense de aslında korku ve paranoid bir ruh hali vardır.


Sağlıklı olanda kişi esnek ve özgürdür, patolojik olanda ise kişi katıdır ve özgür değildir.


Sağlıklı olanda düşünceler ve dışa-vurum birbiri ile uyumludur. Patolojik olanda düşünceler ve davranışlar aynı değildir.


Sağlıklı olanda, grubun durumuna göre değişebilen bir fonksiyon vardır (koruyucu veya sarsıcı ortam). Patolojik olana göre ise tüm dünya instabildir, hiç bir yer güvenli değildir.


Sağlıklı olanda iletişim grubu bir arada uyumlu şekildedir. Sağlıksız olanda tutukluluk ve izolasyon bulunur.


Sağlıklı olanda genel etki pozitiftir, kişi hem kendine has hem toplum ile bütündür. Sağlıksız olanda uyumlu davranabilmek adına stres hakimdir ve fonksiyon bozuktur.


Sağlıklı bir dini anlayış veya spiritüalite bağımlılık, korku bozuklukları, depresyon, takıntı gibi bir çok ruhsal sorunun aşılmasında oldukça etkilidir. Sağlıksız olanda ise kişiler içsel dengesizliği cezalandırılması gereken nefsi sapmalar olarak tanımlayarak kendilerine daha fazla suç yükler ve neticede olarak daha fazla ruhsal hastalıklara saplanırlar.


Örnek vermeye çalışayım


Küçük yaşlardan itibaren aile içi şiddete maruz kalmış, çalıştırılıp kazancı elinden alınmış, sevilmemiş, onaylanmamış, rencide edilmiş ve aşağılanmış yetişkin bir insan tanımıştım. Ruhsal eğilimler adına ne zaman bir soru sorsam ondan aldığım yanıt hep aynı oluyordu, yaptığı dini ritüelleri ruhsal gelişim sanıyordu. Gün içerisinde istem dışı bir eylemde bulunuyordu ve bundan dolayı günahkar olduğunu, cezalandırılacağını düşünüyordu, intihar etmesinin önündeki tek engel, intihar ederse cehenneme gideceğine inanmasıydı, kendisinden ölesiye nefret ediyordu. Oysa yaptığı şey psikolojik bir savunma mekanizması, bir denge unsuruydu. Bu pratik olmasaydı kişi aklını kaçırabilirdi. Fakat bunu ona anlatmak pek mümkün olmadı, yaşamını değiştirme yolunda atması gereken çok minik adımları dahi atmaktan korktu, hep korktu. Kendisini varlıkların ele geçirmiş olabileceğini, ne kadar dini ritüellere sarılsa da bundan neden kurtulamadığını bir türlü anlayamıyordu.


Bu olumsuzluklara, çıkmazlara, psikolojik bozukluklara sayısız örnek verebilirim. Fakat bu durumda bulunan kişiler ile bireysel çalışırken dahi zorlanırken böyle bir yazı da bu patolojik durumun gereksiz yanlış anlamalarına maruz kalmak istemiyorum.


Ne güzel canlar görüyorum, ne üstün zekalar, ne yetkin kişilikler, tek sorunları bu sanrıların dar kalıbına zorla sığmaya çalışmak oluyor.


Sanırım geniş bir bakış açısı olan okurlar bu satırlarımda neyi anlatmaya çalıştığıma dair çevrelerinde yeterince örnek bulabilirler.


Tanıtılan Yazılar
Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page