top of page

TEKNOKRASİ: BİLİMSEL DİKTATÖRLÜK

Aslında olan şey teknokrat bir darbedir. Sadece bizim ülkemizde değil, dünyanın tamamı. Ve bütün bu olanların ciddiyeti, o kadar büyük ki, bunu insanın aklının alması zor. Eminim bazı insanlar bunu seyredip, ''bunlar neden bahsediyor, bu nasıl mümkün olabilir ki?'' diyecekler. Ama şu anda bütün dünya bizim ülkemizde uğraştığımız aynı konular altında çabalıyor. Buna karşı tepki ve o zamandan beri yürürlükte olan kontrol mekanizmaları, bana gösteriyor ki, küresel olarak teknokrasiyi hızla yerşeltirmeye çalışan teknokratlar, sonunda başardılar. Ve gezegenin tamamında tuzağı kuruyorlar, ve bunu yaparken ekonomi sisteminin tamamını durdurdular.

Teknokrat kimdir?


Bu ilk olarak 1930'larda başlayan bir hareketti. Mesela 1938'de yayınladıkları Teknokrat isimli dergide ''Teknokrasi sosyal mühendislik bilimidir'' dediler. Nüfusun tamamına mal ve hizmet üretmek ve dağıtmak için sosyal mekanizmanın tamamının bilimsel yolla idaresidir. Bu, bütün bu şeyin ekonomiyle ilgili kısmıdır. Bu politik bir sistem değildi. Politikacılardan nefret ediyorlardı. Tüm siyasi yapıyı ortadan kaldırmak ve sadece insanların yaşam alanı olan ekonomiyi yönetmek istediler. İnsanların bir şeyler yaptığı alan budur, değil mi? Ve bunu, sosyal mühendislik bilimi dedikleri şeyle yapmak istediler, mesela Anthony Fauci'ye bakın, sosyal mühendislik bilimiyle uğraşan birinin katıksız örneği. Bu durum virüsle değil, sosyal mühendislikle ilgili. Ülkemizin başkanının arkasında dururken kollarını kavuşturup burnundan aşağı doğru bakabilir ve çok çabuk küçümseyici bir havaya bürünebilir.


Ve içimizde bunun gibi o kadar çok insan var ki, beyaz önlüklü bilim insanları ve mühendislerimiz, her neyse, sahne arkasında durup diyorlar ki : ''burada cevap bizde, cevap sadece bizde, senin hiç bir şeyin yok ve bizi dinlemek zorundasın''


Bilim X,Y ve Z'yi yap diyor, bu nedenle X, Y ve Z'yi yapmaya mecbursun. Yoksa bir şekilde cezalandırılacaksın. Tarihe bakıp bir çok örnek görebiliriz. Şu anda Bill Gates'e bakın, Bill Gates teknokratik düşüncenin klasik bir örneğidir. Elon Musk'a bakabilirsiniz. Google'ın eski başkanı Eric Schmidt'e bakabilirsiniz. Jeff Bezos'a bakabilirsiniz. Bu insanlar komünist değil, sosyalist değiller ve Marksist de değiller. Onlar teknokrat.


Sosyal mühendisler bizim gerçeklik algımızı şekillendirmeye çalışanlar. 5G ve nesnelerin interneti ilerlerken ve merkez bankaları dijital paralarını çıkartmaya hazırlanırken ve dijital kimlikler, yani her şey bir araya geliyor. Bu şeylerin açılıp bir araya gelmesini nasıl görüyorsun? (soru)


Seni temin ederim, sanki iyi bir sihirbaz gibi, ben sihirbaz değilim ama bir numara yapacak olsaydım, burada bir şeyler yapardım, bu arada sen numarayı katiyen görmezdin değil mi? Yani ortaya çıkan herhangi bir dikkat dağıtıcı, BLM ve Antifa ayaklanmaları gibi, bunlar büyük bir dikkat dağıtıcı oldular. İnsanlar bakın! Ooo şurada olana bakın, ne kadar rezalet! Bu arada burada diğer tarafta esas numara gerçekleşiyor ve teknokrasi ilerliyor.

1933-1934'lerde teknoloji bugün yapabildiklerimizi yapacak kadar yoktu ama geleceğini biliyorlardı. Artık teknoloji yetişti. Artık 1932'de sadece hayal ettiklerini ve daha fazlasını yapabiliyorlar. Ve dünyanın katiyen anlamaya hazır olmadığı şekilde bizi ısırmak için geri geliyor. Çünkü tüm teknokrasi kavramı gizlenmişti bildiğiniz gibi. Ve isimler pazarlama amaçlarına uygun olarak değiştirildi. Şimdi çoğunlukla ''sürdürülebilir kalkınma'' diye tanıtılıyor.


Bu birleşmiş milletler'e ait bir programdır. Yine, bu bir ekonomik sistemdir, politik bir sistem değil. Şimdi bu insanlar grup olarak, toplumu kontrol altına almak üzere geri geliyorlar. Bilimsel bir diktatörlük kurmak için toplumun kontrolünü ele geçirmek.. Ve biz tam olarak oraya gidiyoruz.


Ve Birleşmiş Milletlerden bahsetmişken, sık sık bioetik hatta bioçeşitlilik hakkında konuştuklarını duyuyoruz. Lutfen bunun arkasındaki önemi açıklar mısınız ve nüfus kontrolü/öjeni, daha büyük çapta bu palana nasıl oturuyor? (soru)


Anlıyorum ki bir çok insan için, doğrudan kendilerini ısırdığı zamana kadar biyoetik kavramını anlamak zordur. Sizin vücudunuz ve biyolojik durumlarınıza nasıl davranıldığının ahlaki ölçüsüyle ilgilidir. Ve ''Bu neden bir sorun ki?'' derseniz, benim için neden bir sorun olduğuyla ilgili hikayemi size anlatacağım.


Benim annem 1924 civarı bir zamanda doğmuş, kuzey Kaliforniya'da büyümüş. Öjeni hareketinin çıldırdığı günlerdeymiş. Bu arada çoğunlukla Berkeley merkezli, Cal Berkeley üniversitesi ve körfez bölgesinde üst tabakadaki insanların hepsi öjeni taraftarıymış. Ve bugün olsa seni çok şaşırtacak bir sürü şey oluyordu. Mesela zorla kısırlaştırma. Eğer birinin genetik kalıtım çizgilerinin bir şekilde kusurlu olduğuna, topluma uyabilecek insanlar üretemeyeceğine inanılırsa kısırlaştırılmaları gerekir. Ve eğer kısırlaştırılmak istemiyorlarsa, yine de kısırlaştırılmaları gerekir, önemli değil. Yani, bu tür şeylerin içinde olan büyükannem, Berkeley'deki bu insanlara inandı. Bir oğlu vardı, ilk çocuğu, Zihinsel engelli olduğu ortaya çıktı. Ve yaklaşık altıncı sınıf seviyesine kadar gelişti. Ya da bunun bigi bir şey. Bilmiyorum aslında, belki daha az, ama... Sonra bir kızı oldu ve bu onun küçü kız kardeşi oluyordu. Şöyle; oğullarının genetik olarak kötü olduğuna inanıyorlardı. Bu nedenle belki bir nesil atlayacak diye düşündüler. Bu da belki annemde yok ama belki annemin onun gibi çocukları olur anlamına geliyordu. Ona dediler ki: ''kızını götürüp kısırlaştırmalısın.'' Ve yaptılar, çığlıklar, tekmeler atarken, onu körfez bölgesinde bir hastaneye götürdüler. Bir masaya koydular, fallop tüplerini kestiler ve ömür boyu kısır kaldı. Bu hiç hoşuna gitmedi, düşünün...Bu, annenizin size yapmasını beklediğiniz bir şey değil. Ve yıllar sonra başka bir doktor bu adamı, ağabeyini muayene etti ve katiyen genetik olarak özürlü olmadığını belirledi. Ama doğduğunda, göbek kordonu boynuna dolanmış ve oksijensiz kalmış, tamam mı?


Her neyse, annem asla çocuk sahibi olamadı. Evlendi, hala çocuk doğuramadığı için çok kızgındı. Ve bu savaştan hemen sonraydı. Ve Hollanda'dan bir gemi geldi, benim biyolojik annemin yolda hamileliğini geçirdiği gemi. Gemiden iner inmez doğum yaptı ve beni evlatlık verdi. Ve ben bu aileye evlat verildim. Benim annem, beni evlat edinen annem, öjeni programı tarafından, bu kaçıklar tarafından zorla kısırlaştırıldı.

Ve kuzey Kaliforniya...Ve biliyor muydunuz, bu program 1960 ortalarına kadar durdurulmadı. Zannedersin ki Hitler ve II. dünya savaşı'ndan sonra ''hepiniz tutuklusunuz'' falan diyecekler ve tamamen kapatacaklar. YAPMADILAR! Ve aktivistlerin Kaliforniya'da bunu kapattırması onca zaman aldı. Bunun gibi öjeni programı olan başka eyaletler de vardı. Bu öjeni deliliğidir. Ve bunu demişken, hikayeyi anlatmamın sebebi şuydu: Bu 1932'de, tam da o zamanlarda, annemin kısırlaştırılması belki 1930 sonlarıydı. Bu tam olarak teknokrasinin en parlak dönemiydi. Ve bu kişiler kısırlaştırmayı yazmadı ama insanın özelliklerini yazdılar. Sosyal mühendisliğin bilimi hakkında yazdılar ve bunun biyoetik kısmı (Tıp ve biyolojiin ahlaki yönü), senin vücudun ve sana neler yapacaklarını kapsıyordu.


Erken dönemde yazdıklarının hepsini okuduktan sonra benim gördüğüm... Ve bunu hala birleşmiş milletler'de ve hala Bill Gates bir yerde konuşunca şunu görüyorum; Seni ve beni bir çift davar olarak, dev bir besi yerindeki öküzler olarak görüyorlar. Bütün yemeğin önceden karıştırılmış, zorla yediriliyorsun, şunu enjekte ediyorlar, bunu enjekte ediyorlar, damgalanıyorsun, bu ağıla itiliyorsun ve şu ağıla itiliyorsun. Onların düşüncesine göre bu sosyal mühendislik. Bugün, bu yüzden kesinlikle hayati önemi var. Şu anda biyoetik hareketlere bakınca, bu neredeyse yüz yıldır onların sadece bir devamı. Bu insanlar değişmedi ve hala insanlara bakıyorlar ve diyorlar ki, önemli değil, bir kaç fire verirsin, omlet yapmak için bir kaç yumurtayı kırarsın, apaçık görünüyor...

bireysel insan hayatı umurlarında bile değil. Benim için bu hayret verici, korkunç. İnsan düşmanı, öyle değil mi? Gerçekten insan düşmanı. İnanılmaz...


Evet bu insan karşıtı ve insanlıktan çıkartıcı. Ne kadar inanılmaz bir kişisel hikaye, bizimle paylaştığınız için teşekkür ederiz. İnanılmaz... Düşündüğün zaman, Kaliforniya... Burada ABD'de. Aslında hiç o kadar uzun zaman önce değildi. Belirttiğin gibi bugün hala oluyor. Esasen, programları alıp yer altına indiler, yeniden markaladılar ve yeni isim verdiler. Biliyorsun, öjenik olan bu insanlar, kendilerini geri kalandan, bizlerden daha üstün görüyorlar. Anlattığın gibi, bizi işe yaramaz yiyiciler ve üzerinde dilediklerince deney yapılacak davar sürüsü olarak görüyorlar. (söyleşide karşı taraf)


Sistem küreselleşmedir, veya tam tersi, küreselleşme sistemdir. Bunu bir diktatör için yapmıyorlar, bir sistem olarak yapıyorlar. Her şeyi algoritma yürütecek. Sana ne yapacağını söyleyecek politikacılara gerek yok. Oraya mı gitmelisin, buraya mı gitmelisin, şunu mu yapmalısın? Algoritma sizi bir kanala yerleştirecek ve eğer değiştirirseniz, çok ileri giderseniz sağa veya sola, şok falan bir şey verecekler. Ve insanlar ''bu inanılacak gibi değil'' diyorlar, ama Çin'e bak. Şu an oradaki sosyal puanlama sistemine bak ve eğer bunu anlamıyorsan, anlasan iyi olur. Çünkü o insanların bahsettiği algoritma ile kontrol budur.


Aslında bir bakıma, yönetilmeniz gerekmiyor, sizin üstünüzde kimin olduğu önemli değil. Kendilerine istedikleri ismi verebilirler. Ulusal sosyalist diyebilirler, çok katı Marksist olduklarını söyleyebilirler. Tepedekilerin kendilerine verdikleri isim önemli değil. Dipteki insanlar, doğrudan o zorbalar tarafından yönetilmiyor. Algoritma tarafından kontrol ediliyorlar. Kırmızı ışıkta geçtiğin için ceza almışsın Çin'de, evine geri dönmeden önce ceza banka hesabından kesiliyor. Çünkü yüz tanıma seni seyrediyor, karşıdan karşıya geçerken seni tanıyor. Cezalar bunu daha önce kaç kere yapmış olabileceğin ihtimaline, ya da aldığın diğerlerine göre hesaplanıyor. Ve onlar sadece devam ediyor. Suçlusun, seni filme çektik, 50 Yuan ya da neyse, banka hesabından çekiliyor.

Ve aklıma gelmişken... Sosyal kredi puanınız az önce 200 puan düştü!


Ve bir kaç gün içinde oturduğunuz daireden çıkmanız gerektiği bildirisini aldınız. Artık orada oturmaya uygun değilsiniz, kredi puanınız çok düşük. Ooo, hayır! .. Ben şimdi nerede oturacağım? Evet durumu anladın. Her hangi bir yerde bir kurul olup olmadığının önemi yok. Kurul yok. Gerçekten. Algoritmalar bir kere yerleştirildiğinde, düğmeye bas, programı çalıştır'ı tıkla, işte! Ve bir fırsatımız var. bir fırsatımız var, eğer bundan faydalanırsak, gerçekten olumlu bir sonuç olabilir. Eğer bundan faydalanmazsak, size sonuçların nereye gittiğini söyleyebilirim. Bunu 45 senedir söylüyoruz. Bu insanlar, bizi bilimsel bir diktatörlük tuzağına düşürecekler. Pençelerini etine geçirirse ondan kurtulamayacaksın. Sosyalizmde, komünizmde, ulusal sosyalizmde, faşizmde.. En azından bu sistemlerde fiziksel olarak savaşabileceğiniz bir düşmanınız vardı. Onlar için savaşlar yaptık. Teknokraside kimin neyi yaptığını bilmiyorsun, bu insanlara ulaşamazsın. Diyelim ki Google'da yasaklandın. Google'a şikayette bulunuyorsun. Beni yasaklamaya hakkın yok. Benim şeylerimi gölgeleyemezsin. Bu nereye gidiyor? Arkasındaki kişi kim? Hiçbir fikrin yok. Asla öğrenemeyeceksin. Yargıtaya başvurabilirsin, ama bir düğmeye basıp seni yok eden o küçük pisliğin kim olduğunu asla öğrenemezsin. Ya da belki düğmeye basan kimse yoktu, belki algoritma oradaydı ve ''Spiro kötü adam. Onu artık ortalarda istemiyoruz'' dedi. Ve yok oldun!


Bilimsel diktatörlüğün özü budur. Pençelerini sana bir kez takarsa bir daha çıkaramazsın.


Patrick Wood

Çeviri: Berna Yenisey

Tanıtılan Yazılar
Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page