top of page

LİDERLER, KRALLAR, SULTANLAR VE... 2

İnsanların boş sloganlarla kendi yaşamlarını tuhaf insanların ellerine teslim etmesinin otomasyon formatına hoş geldiniz.


Taht, liderlik, hükümdarlık artık bir tutkuydu, en zengin olmak, en geçerli olmak, en güçlü, en heybetli EN EN EN ...


Sultan III. Mehmet 19 kardeşini öldürüyor. Ama böyle de olmaz ki, Sultan ölünce yerine kim geçecek, bir oğul da yoksa bu epey bir sorun olabilirdi. Eh o halde bozuk düzeni kurduk, bozuk gitti, bozuk olduğunu görünce daha bozuk çözümler de ürettik, biz hep bozarız ve yaptık deriz zaten...İşimiz gücümüz krallar yaratmak ve onları yaşatmak için kölelik etmek, insan daima seçti, seçim yaptı ve sonra bunun otomasyonunu da sağladı. Neyse, kardeşler tahtı tehlikeye atıyor, oğulda yoksa bu kez kardeşten daha değerli olan taht yine tehlikeye giriyor, taht önemli tabi, korumak lazım.


Mehmetin halefi I. Ahmetten itibaren bu gereksiz kardeşleri, gerekirse şayet diye tutmak üzere bir kafes yapılıyor. Kafes dedimse bu lüks bir kule aslında ama işte kafes, yani kimse oradan dışarı çıkamaz!


Ahmet tahta geçtiğinde 13 yaşında ve kardeşi Mustafa 12 yaşında ve Ahmet küçük kardeşi Mustafanın yaşamasına izin verdi, tabi ki kafeste! 14 yıl kadar sonra kendisi tifüsten öldü. Bir sürü de oğlu vardı ancak Kösem sultanın ve entrikaların neticesi olarak en büyük oğul Osman yerine küçük oğul Mustafa tahta geçti.


I. Mustafa 12 yıl boyunca kardeşinin kendisini öldüreceğini düşünerek, sonraki 14 yılını da afyon içmek ve cariyelerle takılmakla geçirdi. Sürekli kıkırdayan, vezirlerle dalga geçen, balıklarına altın ve gümüş paralar atarak beslemeye çalışan, rastgele atamalar yapan (tanıdık geliyor mu?), iki çıplak cariyeyi yanında bulundurması gibi absürd olaylar neticesinde kardeşi Osman tarafından kafese geri gönderildi.


Osman ise kaybettiği bir savaşı yeniçerilere yükleyip onlara bir çok yasak getirince, bir süre sonra kendi ordusu tarafından öldürüldü ve Mustafa tekrar zorla tahta çıkarıldı. Osmanın ölmediğini, bir dolapta saklandığını ve kendisini öldüreceğini düşünen Mustafa ise sarayda sürekli Osmanı aramayı takıntı haline getirdi. Absürtlükler o kadar zirve yaptı ki, iki kez sultan olup hiç öldürülmeyen belki de tek padişah olarak tekrar kafese gönderildi.


Ardından IV. Murat 11 yaşında bir çocuk olarak tahta getirildi. Padişah kukla idi, yöneten anne Kösem sultandı! O da yasaklar üstüne yasaklar getirdi. Yasak olduğu halde kahve içen insanları yakalamak için tebdili kıyafetlerle gezip, kahve yasağını ihlal edenleri idam ettiriyordu (tanıdık geldi mi?)


Yasak koymak ve bu yasaklara uymayanları cezalandırmak, ''ben liderim, ben ne dersem o olur'' hissine ve bunun devamına en uygun davranıştı neticede. Yanlış tür müzik, yüksek sesle konuşmak, saraya yakın yürümek, tekneyle yakınından geçmek veya sadece kadın olmak yeterli olabiliyordu! (tanıdık geldi mi?)


Cezalandırma güdüsü o kadar şiddetlendi ki, artık elinde kılıcı ile saçma sapan sebeplerle insanları öldürüyordu. 17 yıllık saltanatının yalnızca 5 yılı içerisinde kişisel olarak 25.000 kişiyi öldürmüş olabileceği söyleniyor.


Kardeşleri de tabi ki bu durumdan kurtulamadı. Alkol almak yasaklar arasındaydı fakat kendisi karaciğer sirozundan öldü!

Öldürülmemiş tek kardeş olarak İbrahim 25 yıl kafeste kalmıştı. Osman ölmeden önce İbrahimin öldürülmesini emretmişti, taht ona kalmaktansa yıkılsın daha iyi! İyi ki anne Kösem varmış bari...

İbrahim de tıpkı kardeşi gibi Muratın bir oyunu sanıyordu. Muratın cesedini görmeden inanmadı. Kafesten ancak bu şekilde ikna edilerek çıkarıldı fakat akli denge konusunda kardeşlerini aratmıyordu.


Anne Kösem onu cariyelerle ilgilenmeye yönlendirip hatta devlet işlerine karışmasın diye onu afrodizyaklarla destekledi! İbrahimin bu süreçte kadınlara yapmış olduklarını buraya aktaramayacağım... En sonunda yeniçeriler isyan edip onu artık 10 gün kadar yaşayacağı kafese geri gönderdiler.


Böyle kanlı ve akıl hasarları ile dolu bir dönem sonunda Osmanlı daha istikrarlı ve akılcı politikalarla güçlü bir devlet olmayı başardı.

Başka bir kaç örnek daha vereyim:


II. Kaiser Wilhelm, temas kurduğu ülkelere bol bol hakaret eden bir kişilik


VI. ve I. James, yeni bir incil yazdırdı, caı avı, cadılara yapılan işkenceleri bizzat denetledi ve hatta cadı avı maceralarını derlediği bir kitap dahi yazdı.


VII. Christian, Danimarkanın zayıf karakterli, mastürbasyon manyağı kralı.


Çar III. Petro, oyuncak askerleri ile ilgilenen, bu nedenle evliliğini devam ettiremeyen, hatta oyuncak askerlerinden birini kemirdi diye bir fareyi divanı harpte yargılatan bir zavallı.


IV. Charles, camdan yapıldığına ve her an kırılabileceğine inanan Fransa kralı. İngilizlere kandı, ingiliz monarşisinin Fransız tahtında hakkı olduğunu ilan eden bir anlaşmaya imza attı ve yüzyıllar sürecek savaşları garanti ettikten sonra öldü.


Evet, insanlar göğüslerinin içinde taşıdıkları öz krallıklarının içine işte böyle gayretle ettiler. Kral seçtiler, oysa mülk yalnızca yaratanındı ve yaratan köleliği bitirmek, özgür ve dengeli bir yaşam sürmelerini temin etmek için defalarca kendilerine yardımcı göndermişti. Onlar sürekli olarak krallar tayin etmek, onlara bir takım vasıflar yüklemek, hata bile yapsalar, mal, can, namus gibi insan onuruna dahil olan her şeylerini ellerinden alsalar bile kral alkışlamayı çok sevdiler ve tercih ettiler.


Kim bilir belki bu yazım, artık kral alkışlamayı bırakmamız gerektiğine dair düşüncelerin beslenmesine neden olur!

Tanıtılan Yazılar
Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page