top of page

DEV GİBİ DEĞİL KARINCA GİBİ DEVLET VE HALK İSTİYORUZ

Bir kişinin elinde kıytırık bir tapu var diye, ağacı, yeşili, hayvanı yok edip yerine bir daire karşılığında kocaman binalar dikmesine müsade edilmeyecek, bu dünya hepimizin, yalnızca insanların değil, tüm canlıların ve bizim morfik alanımız, auramız onlarla bağlı, onlardan bir tanesine gelen zarar bizim yaşam enerjimizde hasara yol açar, tüm dünyaya yayılacak bir zulmün fitilini ateşler.

Evler yapılırken öncelikle yeşilin nasıl korunacağı planlanmalı, gerekiyorsa köprü gibi yükseltilmiş ve 3 kattan daha fazla olmayan evler yapılmalı, köprü bacakları deprem durumlarına uyum sağlayabilmesi için yaylı olmalı.

Ülkenin her yerinde sulama tesisatları hazır kurulmuş olmalı, günün belli saatlerinde sulama başlatılmalı ve ayrıca belirli aralıklarla hem hayvanlar su ihtiyacını gidersin diye, hem şehirlere ferahlık yayılsın diye yapay havuzlar oluşturulmalı. Ormanların içerisine yapay göller yapılmalı.

Temiz enerji üzerine çalışılmalı, tepemizden elektrik telleri geçmemeli.

Yollar da aynı şekilde ormana, yeşile zarar vermeden yüksek köprüler üzerine ve yaylı sistemlerle inşa edilmeli.


Ayrıca fosil yakıtlardan bir an önce kurtulmak için yeni araştırmalar yapılmalıdır.

Tüm şehirler ve ormanlarda insanların seferberliği ile hayvanlar için özel barınaklar inşa edilmeli, rengarenk kuş yuvaları yapılmalı. Işıklandırma güneş paneli ile yapılmalı ve tüm şehir geceleri yıldızlar yere inmiş gibi parıldamalı.

Tarım bölgeleri doğal bitki örtüsüne zarar vermeyecek şekilde dizayn edilmeli, oturup düşünülmeli, nasıl yaparsak uzun vadede doğamızı yıkmamış oluruzun cevabını bulmalı. Belki seralarımızı daha akıllıca inşa etmeli, belki onları da yükseklere kurmanın bir yolunu bulmalıyız. İlaçlamasından bakımına kadar her şeyin deneyimsel ve doğal olanını geliştirmeli, fonlarımızı ilaç şirketlerine aktarmak yerine buralara harcamalıyız.

Eğitim sistemimizi değiştirmeliyiz. Bir eğitim bakanlığı ne derse o olacak şeklinde anlayıştan kurtulmalı ve öncelikle nitelikli insanlar yetiştirebileceğimiz eğitim sistemleri inşa etmeliyiz. Çocuklar belli bir yaşa gelinceye kadar zorunlu dersler yapmamalı, onların becerilerini ve eğilimlerini gözlemleyebileceğimiz ortamlarda oyunlarla bazı temel bilgileri aktarırken, doğaya, topluma nasıl faydalı olunacağı ve etik değerleri korumanın önemini öğretmeye yoğunlaşmalıyız. Her çocuk ilk önce kendi duygu ve düşüncelerinin önemini anlayacak, fark edecek ve kendi enerji akışını dengede tutacak bilgilerle donatılmalı, Doğadan koparılmamalı, doğa ile iç içe ve ona hizmet etmenin mutluluğunda yaşamalı.

Çocukların yatkınlıkları belli olduktan sonra ne istiyorsa onun üzerine eğitim verilmeli, şu kompozisyonu yaz, şu sayfaları ezberle şeklinde bir eğitim yerine, teori haftanın yalnızca belli ve az sürelerine yayılmalı, pratiğe ağırlık verilmeli ve teorik bilgilerde pratik yaparken verilmeli. İşini severek yapan, mesleğin etik kurallarına sadık insanlar yetiştirilmeli.

Ceza evlerimiz değil ıslah köylerimiz olmalı, suç işleyenler yetkinlik kazanıncaya kadar denetim alanlarında tutulmalı, halkın faydasına olacak üretim alanlarında çalıştırılmalı ve evet suçlular buna rağmen puanlamaya alınmalı, deşifre edilmelidir.

Geçiş sürecinde, yani bu yöntemler içerisinde yetişen çocuklar topluma hakim oluncaya kadar, iki nesil boyunca erkekler belli vakitlerden sonra sokağa çıkmamalı ve tamamiyle kontrol altında tutulmalıdır.

Kız ve erkek çocuklarımız küçük yaşlardan itibaren savunma sporları ve çalışma disiplini öğrenmelidir. Kızlarımız pasifize edilmemeli, erkek çocuklarımız her istediğini yapabilir düşüncesinden kurtarılmalıdır. Erkek ve kız çocuklar cinsiyetleri ile değil karakterleri ile ön plana çıkmayı düstur edinmeli, özentilere maruz bırakılmamalıdır.

Televizyonlarda etik kurallar, toplumsal sorumluluk gibi değerler içermeyen hiç bir şeye yer verilmemeli, hatta mümkün mertebe televizyonları giderek değersiz ve önemsiz kılmalıdır. Reklamlar yasaklanmalı, rekabet oluşumu dengede tutulmalı, aç gözlülüğe mahal vermemelidir.

Dedikodu, kınama, ısraf, toplum baskısı gibi toplumun içini boşaltan sorunlar kesinlikle cezai yaptırımlara tabi tutulmalı, bunları yapanlar en fazla 3 uyarı sonrası afişe edilmeli ve ceza almaları sağlanmalıdır.

Dünyanın her yerinden deneyimsel olan tıbbi uygulamaları incelemeli, geliştirmeli ve kullanmaya başlamalı, üretmeli ve ilaç şirketlerine bir kuruş dahi verilmemelidir.

Toplum asla düşük seviyelerde yaşamaya mahkum edilmemeli, ödenilen makul vergiler bir yandan bu ailelerin ihtiyaçlarını giderirken öte yandan ailenin neden bu duruma geldiği incelenmeli ve kalıcı çözümler üretilmelidir.

Birinin evi mi eskidi, el birliği ile onarılmalı, aileye külfet olacak duruma getirilmemelidir. Belediyelerin bazı kolları kaldırılmalı, örneğin tüm gün turistlerin olduğu bölgeleri temizlemek ve düzenlemekle meşgul olan belediye çalışanları doğanın bakımına yönlendirilmeli ve şehir içlerinde insanlar kendi çevrelerinden sorumlu tutulmalıdır. Ormana, doğaya, yollara çöp atanlara ağır yaptırımlar uygulanmalıdır.

Dijital çağ içerisinde millet vekillerine ihtiyacımız kalmamıştır, vergilerimizin bu mecralara akması ve aç biilaç insan ve hayvanların perişanlığının devam etmesi kabul edilir değildir. Devlet yönetimi tamamen şeffaf ve halk tarafından denetlenebilir olmalıdır. Kapılı kapılar, örtülü ödenekler olmamalıdır. Ülkede görev yapacak mecralar halk tarafından karar verilmeli ve yine halk tarafından seçilmiş kalabalık bir bilgeler konseyi kimin nerede görev yapacağına karar vermeli, atanan şahıslar halkın kralı değil hizmetçisi olmalıdır.

Din, dil, ırk ve cinsiyet ayrımı yapılmamalı, vicdani özgürlük hakim olmalı ve alınacak tüm kararlar tüm çeşitliliği dikkate alacak şekilde ayarlanmalı, kimseye bir şey dayatılmamalıdır.

Kurulan evler ve diğer mekanlar biyolojik yaşamı destekler nitelikte olmalı, beton ve metal gibi maddeler yalnızca kaçınılmaz olan bölgelerde kullanılmalı, hatta bunlardan kurtulmanın yolları araştırılmalıdır.

Ülkede katkı maddeleri bulundurulan hiç bir şeye izin verilmemeli, üretim daima taze ve katkısız olmalıdır. Fabrikasyondan kurtulduğumuz zaman kesinlikle daha çok insan iş imkanına kavuşmuş olacaktır.

Can ve canlılık dokunulmaz olmalı, korunması tüm insanların görevi ve sorumluluğu olmalı, kimse kafasını kuma gömerek yoluna devam etmemeli.

İlk etapta aklıma gelenler bunlar, belki de en temel olanlardır.

Etrafınıza baktığınız zaman tüm olup bitenlerin altında yatan nedenlerin de bunlar olduğunu görebilirsiniz. Biz düzelmeden dünya düzelmez. Biz yakmaya son vermeden yangın bitmez. Biz özgürlüğü tercih etmeden özgür olamayız.

Dev gibi büyük cüssemiz olup içimizden çürüyüp dökülmeye doğru yol almak yerine, karıncalar gibi engel tanımaz devler olmalıyız. Asıl dev işte bu birlik beraberliğin ve ahengin bileşimidir. Tank ile tüfek ile, kocaman gökdelenler ile, özel jetler ile dev olunmaz, Dev tüm hücrelerin bir beden için seferber olabildiği bir yapıdır. Kafa dev, diğer azalar cüce olunca bir gün o kafa o bedenden kopar!




Tanıtılan Yazılar
Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page